Fotoğraf: Bafa Gölü (XXI. Latmos Koşuğu görünüsü) / Ö. Özdil

5 Mart 2012 Pazartesi

Anlatı 3





Bulutlar sıcak...  Gölgeler gürültülü...
Bir Osmanlı köşkünün bahçesinde derin düşüncelere gözlerini sımsıkı kapamış bir külkedisinin Mısır yontularını anımsatan kıpırtısızlığında erinçli bir güzellik yuvalanıyor.   İzleyerek dinginleşiyorum...  Bahçedeki kadınlar aslan gövdeli sfenkslere dönüşürken durmadan açıp kapanan ağızlarından dökülen sözcükleri karıncalar sürükleyerek götürüyor.  Oysa iki sfenks yan yana oturduğunda sessizlik konuşur. Yunan sfenksleri neden kadın yüzlüdür?  Dönüp külkedisine bakıyorum...  O kendi içinde oturabiliyor.  Bense gövdemi plastik bir koltuğa yerleştirmiş,  dirseklerimle önümdeki yuvarlak masanın üstüne dayanıyorum.  Artık hiç kimse bağdaş kurup kendi içinde oturmuyor. Söyleşilerse yuvarlak masaların çevresinde koşmaca oynuyor. Masalar belki de bu yüzden yuvarlak...   

Bir genç geliyor sanki yürüyerek kırlardan...  Sol elinde bir yürüyüş sopası,  sırtında bir bez çanta iyice eskitilmiş.  Kimsesiz bir masanın yanına oturup çantasından kalın bir Kemal Tahir çıkarıyor.   Oysa kırlarda özgürce dolaşabilecek biri;  belki de dolaşmaktan usanmış biri.  Betiğini açıp başlıyorsa da okumaya gözleri ikide bir havalanıp süzeduruyor bahçedekileri...  Ah şu gözler! Hiç usanmazlar dolaşmaktan köşe bucağı...

Bence bahçe masaları uzun olmalı.  Öyle uzun olmalı ki bir ucları kırlara doğru uzayıp giderken ağaçların her yöne  dallanması gibi gövdelerinden yeni masalar masalanmalı.  Bu bitimsiz masalarda yeni konuşmalar konuşmalanmalı. Ezgilerini kuşlar kapıp kaçmalı. Sözcüklerinden  hiç görülmemiş çiçekler açmalı...


Ö. Özdil
27 Eylül 10
Adile Sultan Kasrı Öğretmen Evi,  Altunizade. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder