Fotoğraf: Bafa Gölü (XXI. Latmos Koşuğu görünüsü) / Ö. Özdil

21 Aralık 2011 Çarşamba

Anlatı 1



Ormanın içinde söylediklerimiz çoktan ölmüş bir ağacın acılar içinde inleyen yaralı gövdesine yakılmış bir ağıt değildi kuşkusuz…  Sözlerimiz yaşadığımıza ilişkin bir haykırıştı daha çok.

Çamurlu bir yolda ayı izlerini izleyerek ilkel zamanları anımsatan   atıklarla kirlenmiş yıkık bir işçi yerleşkesine varmıştık.  Sessizlik vardı yerleşkede.  Bir de ölü bir ağacın inleyen gövdesinin duyulmaz sesi…   Oysa yaşayan ağaçlar yaşadığımızı söylüyordu hep bir ağızdan…

Üç kişiydik.  Yaşadığımızın ayrımındaydık.  Bunu kutlamak için yerleşkeyi kirleten atıklardan esinlenerek  korkunç iğrenç öyküler kurguladık oracıkta…  Decameron öykülerine benziyordu öykülerimiz.  Ancak bizler vebadan değil acunsal bunalımdan kaçıp sığınmıştık ormana biraz olsun eğlenmek için.  O denli susamıştık ki eğlenceye  bir kısacık öyküden bir uzun gülüşe geçiyorduk hemen.   En utanmaz öykülerin en bayağıları hiç kalırdı bizimkilerin yanında. 

Aşağılık öykülerimizin yazına hiçbir katkısı yoktu kuşkusuz.  Yine de gülüp eğlenmiştik kendi yapıtlarımızla.  Gülüşmelerimiz ormanın tomurcuklu dallarında çınlayadurdu bir süre.    Sonra çıkıp döndük evimize.    Düzgün adamlar gibi…


Ö.Özdil /5.IV.10 / Samanlı Dağları’nda bir orman yürüyüşü.




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder